Psikotronik Tehditler

İnsan vücudu temelde bir elektro kimyasal sistemdir ve sinir sisteminin elektriksel dürtüsünü bozan cihazlar davranış ve vücut işlevlerini etkilerler. Psikatronik silahlar olarak adlandırılan bu modern tehditler, farklı şiddetlerde elektromanyetik yayılım üreten ve spesifik hedefler üzerinde etkiler oluşturarak bir silaha dönüşebilen mikro dalgalardır.

  1. Bir çok komutu insan beynine 10-150 Hertz sinyal bandında güçlü elektromanyetik sinyaller aracılığı ile iletebilir. Bun silahlar; Kanser, Korku ümitsizlik hisleri verme, intihara sürükleme, kalp krizi, iç organları uzaktan tahrip etmek gibi bir çok şeyi uzaktan yapabilir.
  2. 10-20 Mertz bandında çalıştığında tüm canlı organizmalar için tehdit yaratan bir ses altı salınım üretir ve felç eder. 5G teknolojisinin hayata geçmesi ile tehlikeli boyutlara gelmiştir.
  3. Uydu sistemleri, cep telefonları, drone ve uçak sistemleri, wifi, doppler radarları, televizyon, radyo ağları, dağıtım boruları ve elektrik lambalar aracılığıyla sinyalleri gönderebilme kapasitesine sahiptir.
  4. Özel bir tasarım ile ses altı sinyaller üretilmiştir. Bu cihazlar, deride tek bir iz bırakmadan kansız operasyonlar yürütebilme kapasitesine sahiptir. Aynı zamanda öldürmek ve intihar içinde kullanılabilir.

Kendisini Amerikan ordusunun üst düzey profesyonel dergisi olarak tanımlayan US Army War College, son yıllarda çok duyulmayan bir konu üzerinde durmaya başlamıştır. Aslında 60 sene önce başlayan fakat açığa çıkmamış bu çalışmalar tekrar gündeme gelmiştir. Savaşların değişen doğası ve gelişen silah teknolojilerine ek olarak birçok alt başlığı psikotronik silahlar ana başlığı altında toplayarak dikkatleri değişik bir konunun üzerine çekmiştir.

Psikotronik Çalışmalar

Zihin kontrolü sağlayarak davranışları ve hareketleri etkileme çalışmaları kognitif çalışmalar olarak tanımlanabilir. Akla, gerçekte var mıdır, yoksa sadece film senaryosu mudur gibi sorular gelebilir. Cevabı düşünürken, ‘gerçekte denenmemiş olsa 1974’te Amerika bu kadar çalkalanmazdı ve bir lider çok yakın tarihte Rusya’nın da kognitif çalışmalara imkan sağlayan
psikotronik silah çalışmalarına başladığını ilan etmezdi’ diye düşünmemiz gerekir. Peki psikotronik nedir? 1977 yılından beri faaliyetlerini sürdüren Amerikan Psikotronik Derneği (USPA) kavramı şöyle açıklamıştır: “Zihin-bedençevre(ortam) ilişkileri bilimi; madde-enerji ve bilinç(şuur) etkileşimleriyle ilgili disiplinler arası çalışmalar.” Biraz daha açmak gerekirse nasıl elektronik aletler elektrikle çalışıyorsa, psikotronik silahlar da psişik yani insan beyninin gücüyle çalışmaktadır. Vücudumuzun en önemli organlarından birisi olan beyinle ilgili gizemi çözülememiş o kadar çok nokta varken bu tarz silahların varlığına da pek şaşmamak gerekir. Bu çalışmaların ileri sürdüğü tezlere göre, beyin gücüne etki edebildiğiniz her organizmayı harekete geçirebilir, hatta kitlesel bir imha silahına bile dönüştürebilirsiniz.

Bu alanda araştırmalar yapılmaya başlandığında karşımıza çok farklı kavramlar çıkabilir. Yine de özünde hepsi aynı kaynağa sahiptir. Telepatik telsizler, zihin kontrolü, radyohipnotik sistemler, elektronik harp, nöro-elektromanyetik frekans saldırıları, parapsikolojik silahlanma, lazer silahlar, sayısal silah (Elipton), sayısal dalga teorisi, çekim ve hertz teorisi, Tesla topu, Tesla kalkanı, subluminal mesajlar, HAARP, ECHELON, Pandora Projesi, Monarch Projesi, MK-Ultra Projesi, biyolojik silahlar, radyohipnotik silahlar, parapsikolojik silahlar ve elektromanyetik silahlar gibi anahtar kelimeler ilgi çektiği noktada derinlemesine araştırılabilecek kavramlar halini alabilir.

Uzaktan beyin kontrolü ile kitleleri ele geçirmek
ve verilen komutların yerine getirilmesini sağlamak için yapılan çalışmalar bugün daha da gün ışığına çıkmaktadır. ABD ve Rusya ezeli rakipler olarak dünya liderliği konusunda sınır tanımayan çalışmalara imza atmaktadır. Bu alanda yapılan diğer çalışmalar, dev dinleme cihazları, uzaktan kontrol çalışmaları ve bu sayede üretilecek olan alternatif silahlar derginin bir sonraki sayısının konusu olacak ve bu silahlardan en azından sivil olarak korunma yollarına yine bir sonraki sayıda yer verilecektir. Projelerden devam etmek gerekirse, Stargate Projesi de yine CIA’nin adını duyurduğu çalışmalardan dikkat çekenidir. Bu projenin en önemli amacı ise uzaktan kontrol sayesinde istihbarat bilgisinin toplanıp toplanamayacağını tespit etmekti. 1970-1995 yılları arasında CIA yine çok konuşulacak bir konuya araştırma alanında yer vermişti.24 Bunun yanında, Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi’yi aramak için Blue Bird, Manuel Noriega için ise 1983 yılında Land Broker projesi başlatılmıştı.25 Stephan Schwartz’ın yaptığı ve İstanbul Parapsikoloji Toplantısı’nda sunduğu detaylara göre, Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin yakalanmadan önce 3 Kasım 2003 tarihine kadar 47 duyugörü (uzaktan görüntüleme) kaydı yapıldığı ve yerinin tespitinde bu kayıtlardan yararlanıldığı açıklanmıştır.

Bu çalışmalarda daha da ileri gidenler atom bombası ya da benzer kitle imha silahlarını, psişik güçlerle durdurabileceğini iddia etmiş, ateşlenmesini önceden haber alabileceklerini ya da ateşlendiğinde beyin gücüyle kitle imha silahını durdurabileceklerini iddia etmişlerdir. Şimdilik kanıtlanmadığı için bilimsel gerçekler arasında yer alma ihtimali bulunmasa da ‘Rusya Psikotronik Savaşları’ adlı kitapta bu alanda ne aşamada olunduğuna dair bir tablo verilmiştir. Tabloya göre, mikrodalgalar sayesinde uzaktan işitme kanıtlanmış; Smirnov bilinçaltı savunma taktiklerini kanıtlamış; beyine sinyal gönderimi kanıtlanmış; Emr dalgaları (Elektromanyetik ışınım, elektromanyetik dalga ya da elektromıknatıssal ışın) ile beyine düşünce ekme kanıtlanamamış; manyetik sinyaller sayesinde düşüncelerde manipülasyon kanıtlanmış; elektromanyetik sinyallerle beyin okuma kanıtlanmış; zeka seviyesine göre
iç organları uzaktan tahrip etme kanıtlanmış; insan davranışlarını uzaktan düzenleme henüz kanıtlanamamıştır. Her alanda askeri bir ilgi mevcut olup, daha etkili silahlar haline gelebilmeleri için üzerlerinde çalışmalar devam etmektedir.

Bu yazıyla, Türkiye’de, üzerinde neredeyse hiç durulmayan bir konuya ilgi çekmeye çalıştık. Burada yazılanlar hükümet kaynaklarına dayandığı için inandırıcılığının sorgulanması gereği duyulmamıştır. Hali hazırda Amerikan filmlerinde gör-düğümüz her tür silahın bir gün kullanım yeri bulabileceği de bir gerçek olabilir. Dünyada bu tarz çalışmalar yapılmaktadır, fakat Türkiye’deki durum ile ilgili hiçbir bilgi mevcut değildir. En bilinen propoganda aracı ve bu yazının içeriğine uygun düşeceği düşüncesiyle beyin yıkama aracı olan televizyon, belki de evimizde masumca duran bir kitle imha silahıdır.

Neticede okuma oranlarındaki düşüş, okumadığımız için sorgu-lama ve algılama yeteneklerimizdeki gerileme, hal böyle olunca da iletişim eksikliğimiz belki de evlerimize yerleştirdiğimiz televizyonun marifetleri arasındadır. Konu her ne olursa olsun bilinmesi gereken en önemli gerçek insanların okuyup araştırmadan ilerleyemeyecekleridir. Bu ve benzeri silahlar üretiliyor ve bir gün dünyayı ele geçirme senaryoları yazan kişilerin kullanabileceği hale getiriliyorsa belki de bu silahlardan korunabilmenin en kolay yolu okumak ve kitlesel imha makinelerinin (televizyon ve bilgisayar gibi) önünden kalkmak olacaktır. Savaşlar ister konvansiyonel isterse parapsikolojik olsun, insanlığın alnında kara leke olmaya ve ilerlemenin önündeki en önemli engellerden biri olmaya devam ettikçe insanlığa düşen tek şey aydınlanmak ve bu harcamaların yapılma-sına bir an önce karşı çıkmak olmalıdır. Beynimiz en mahrem yerimizdir. Düşüncelerimizi öğrene-memeleri dileğiyle.

Kaynakça: https://www.academia.edu/9671515/Yeni_Nesil_Sava%C5%9F_Psikotronik_Silahlar

http://sgt-g.com/

http://intizar.web.tr/analiz/haber/776/yeni-nesil-savas–psikotronik-silahlar#.YAGeQOgzaUk

Siber Güvenlik Alanında Yapay Zeka İle Savunma Yöntemleri

Günümüzde bilişim saldırılarının yapay zekâ tabanlı gerçekleştirileceği, bu nedenle savunma sistemlerinin ve yöntemlerinin yapay zekâ ile desteklenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu açıdan siber güvenlik yöntemlerine odaklanmak her zamankinden daha önemlidir.

Bundan sonraki dönemde dijital para hırsızlığının, fidye saldırılarının, kritik altyapılara yönelik saldırıların artacağı, internete bağlı cihazların hedefleneceği, spam e-postaların devam edeceği, bulut tabanlı depolama platformlarının tehditlere daha çok maruz kalacakları, mobil tehditlerde artış olacağı öngörüler arasında. Kötü amaçlı yazılım geliştiren siber saldırganlar bireylere, kurumlara ve bilgisayar ağlarına daha fazla odaklanacaklar. Hatta nesnelerin interneti üzerinden bio-hacking kapsamında siber saldırganlar fitness bantları, giyilebilir kalp monitörleri, biometrik hareket sensörleri, kalp pilleri üzerinden de saldırı gerçekleştirerek hayati saldırılarda bulunacaklar.

Etkin ağlarda siber saldırı ile alt yapılar, en güçlü sistemler çökebilir. Gelişen saldırılara karşı savunma için geleneksel sabit algoritmalar ile yazılım geliştirmek güçtür. Sanal dünyada yer alan sağlık, banka, nüfus, aile gibi bilgisayar kontrolü altındaki tüm temel yaşamsal bilgilerimizin yer aldığı sistemlere izinsiz, gizli olarak internet üzerinden giren sanal düşmanlar görülmez, hareketsiz, erişilmez, bilinmez ve anlaşılmazdırlar.Bu nedenle yazılım esnekliği, erken tespit yöntemleri ve öğrenme yeteneği olan yapay zekâ uygulamalarına siber savunmalarda ihtiyaç duyulmaktadır.

Yapay zekâ, makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesini sağlayan algoritmalardan oluşmuş uygulamalar ve bu uygulamalar kapsamında akıl yürütme, anlam çıkarma, genelleme, geçmiş deneyimlerden öğrenme özelliklerini içeren tekniktir.

Burada en uygun yapay zeka örneği; daha önceki yazılarımda değindiğim Rus satranç şampiyonu Kasparov’u yenen DeepBlue’dur.

DeepBlue’ yu diğer yazılımlardan ayıran özellik tüm mümkün satranç bilgilerini içeren bilgi tabanına sahip olması ve bu tabandan bilgi üreterek, bilgileri birleştirmesi, analiz etmesi, sonuca varması ve bu sonuçları nedenlere bağlamasıdır. İşte siber savunmada yapay zekâyı cazip hale getiren bu özelliklerdir. Akıllı siber saldırılara karşı savunma ancak akıllı yazılımlarla elde edilebilir.

Siber savunma yöntemlerinde durum farkındalığı, saldırılara hızlı cevap veren, analiz edebilen ve gerekli kararları alabilen yapay zekâ yazılımları gereklidir. Tüm bu süreçler geleneksel algoritmalar ile çözülemeyecek kadar karmaşıktır. Geleneksel yöntemlerle çözümü zor olan problemlerin çözümünde kullanılan yapay sinir ağları, genetik algoritmalar, uzman sistemler, bulanık mantık, makine öğrenimi gibi zeki yaklaşımlar yapay zekanın alt dalları kapsamındadır.

Yapay sinir ağları, yapay sinir hücrelerinin (nöron) bir araya gelmeleriyle oluşan, insan beynindeki hücrelerin çalışma prensibini modelleyen sistemlerdir. Bu sistemde bilgi ağın bağlantı ağırlıkları ile temsil edilir.

Ağın sahip olduğu ağırlık değerlerinin doğru olduğu ölçüde ağın performansı fazladır. Bu nedenlerle; işlemler hızlıdır, çok sayıda paralel öğrenme ve karar verme işlevi sağlar.

Siber savunmada, DDoS tespitlerinde, virüs, spam, kötü amaçlı yazılım saptamada kullanılabilir. Yüksek hızlı olmaları nedeniyle grafik işlemcilerde ve donanımda da kullanım alanları yaygındır.

Yine karmaşık problemlerin çözümünde kullanılan ve bir yapay zekâ tekniği olan genetik algoritmalar kromozomların yeni diziler üretme ve biyolojik evrim esasına dayanır. Amaç en iyi kromozoma ulaşmaktır. Siber savunmada, bilgisayarlar arası trafikte anormal verilerle normal verileri trafik dinleyicileri (sniffers) kullanarak ayırır.

Tam ve kesin olmayan bilgilere göre hareket eden ve bunlardan doğru kararlar çıkarmaya çalışan bulanık mantık siber savunmada bulanık “if-then” kurallarıyla çözüm sunar. Bulanık kurallar tabanına sahip olan sistem siber savunmada anormallik tespitlerinde karar verme amacıyla kullanılır.

Yine bir yapay zekâ alt alanı olan uzman sistemler problemleri çözmede uzman kişi veya kişilerin bilgi ve mantıksal çıkarım mekanizmasını kullanır. Bir uzman sistemin sahip olduğu en önemli özelliği, geleneksel veri işleme mekanizmasıyla elde edilen büyük bir bilgi tabanına sahip olmasıdır. Uzman sistem sahip olduğu verileri işleyerek sistemin karar verme şeklini belirler.

Karar verme; bilgi tabanındaki bütün kuralların yine if-then esasına dayalı ileriye doğru zincirleme veya tam tersi karar verme ünitesi olan geriye doğru zincirleme ile sağlanır. Bu sistemler saldırılara hızlı cevap verebilme, yüksek performans, güvenilir olma, elde edilen sonuçları istatistiksel verilere dayandırabilme özelliklerine sahiptirler.

Denetimli, denetimsiz, takviyeli öğrenme şekillerine göre ayrılan makine öğrenimi, çıkarım ve olasılık gibi istatistiksel teknikleri kullanarak makinelere öğrenme yetisi kazandırır. Makine öğreniminde veri madenciliği yöntemlerinden olan sınıflandırma, regresyon, kümeleme içeren algoritmalar kullanılır.

Siber saldırı alanında; oltalama, captcha atlatma, zararlı yazılımlar, zeki botnetler, insan sesi taklidi gibi faaliyetlerde bulunurken; siber savunma alanında; zararlı yazılım analizi, ağ saldırı tespiti, zararlı kod tespiti, zararlı url tespiti, botnet tespiti, spam fitreleme, kullanıcı doğrulama, oltalama saldırıları tespiti gibi çalışmalar yapılır.

Yapay zeka ve makine öğreniminin siber güvenlik alanında kullanımın en büyük yararı; son kullanıcıların verilerinin bir insan etkileşimi bulunmadan analiz edilmesi ve savunma ya da saldırı durumlarında analiz, tespit ve karar verme süreçlerinin hızlı ilerlemesidir.

Bilinen ilk siber saldırı, 1988’de Robert Morris’in ürettiği Morris solucanıyken, bugün APT (Advanced Persistant Threats) dediğimiz, Türkçeye ‘Gelişmiş Sürekli Tehdit’ ya da ‘Hedef Odaklı Saldırılar’ olarak çevrilen siber silahlar kamu kurumlarını, kritik altyapıları ve büyük şirketleri hedef alan en önemli tehditlerdir.

APT’ler klasik virüslerden ve siber silahlardan birçok özelliği ile ayrılmakta, günümüzde siber savaşlarda aktif olarak kullanılmakta ve özellikle kritik altyapıları hedef almaktadır.

2010 yılında İran’ın nükleer programını hedef almış Stuxnet, hemen arkasından benzer kodlarla geliştirildiği düşünülen Duqu ve Flame, APT saldırılarının en iyi örneklerindendir.

Geçmişte yaşanmış önemli kritik enerji altyapılarına yapılan saldırılar ve türleri; 1982 -Sibirya Boru Hattı Patlaması-trojen (mantık bombası), 2000 –Rusya Gazprom -trojen, 2010-İran Buşehr nükleer reaktörü-stuxnet, 2012-İran’ın Kharg Adası’ndaki petrol rafinerisi-viper, 2012- Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi olan Saudi Aramco- Shamoon, 2014-Batılı enerji firmaları-dragonfly, 2015 –Polonya Hava şirketi LOT -güç kesintisi, sabit diskte yaşanan bir hata, güvenlik yazılımının devre dışı kalması , 2015-New York Bowman Barajı-hücresel modem ile sızma, 2016-Ukrayna elektrik sistemi- malware(BlackEnergy)-phishing- Python’da yazılan GCat arka kapı açıklığı ekran görüntüsü alma ve keylogger şeklindedir.

Siber savunma alanında yapılan araştırma raporlarına göre fidye yazılım saldırılarının arttığı görülmüş olmasına rağmen; kurumlar, süreçlerini iyileştirip, 2018 yılında hedefli saldırıların yüzde 87’sini engellemiştir.

Burada yüzde 87’lik başarının sebebi ağ, sistem-donanım, veri iletişim güvenliklerinin sağlanmış olması, güncel ve güvenli yazılım geliştirilmesi, ihtiyaçlara uygun kamusal ve hukuksal alanda uygulanan güvenlik politikaları geliştirilmesi, farkındalık ve en nihayetinde güvenli, kalite standartları ile uyumlu kurumsal yönetim bilgi sistemlerinin sağlanmasıdır.

Kısacası; siber savunma yazılımlarının görevini yerine getirebilmesi için basit ve geleneksel algoritmaların yeterli olmadığı, yapay zekâ algoritmalarının kullanılmasının daha uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Siber savunmada teknik olarak yapay sinir ağları daha fazla kullanılmaktadır ancak karar destek, farkındalık ve bilgi yönetimi noktasında daha hızlı ve performanslı uzman sistem algoritmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece yapay zekâ teknikleriyle siber saldırılara karşı daha hızlı ve etkin kararlar alınabilir.

Zühre AYDIN YENİOĞLU

Kaynak

https://www.matematiksel.org/siber-guvenlik-alaninda-yapay-zeka-ile-savunma-yontemleri/

Etiketler :