Psikotronik Tehditler

İnsan vücudu temelde bir elektro kimyasal sistemdir ve sinir sisteminin elektriksel dürtüsünü bozan cihazlar davranış ve vücut işlevlerini etkilerler. Psikatronik silahlar olarak adlandırılan bu modern tehditler, farklı şiddetlerde elektromanyetik yayılım üreten ve spesifik hedefler üzerinde etkiler oluşturarak bir silaha dönüşebilen mikro dalgalardır.

  1. Bir çok komutu insan beynine 10-150 Hertz sinyal bandında güçlü elektromanyetik sinyaller aracılığı ile iletebilir. Bun silahlar; Kanser, Korku ümitsizlik hisleri verme, intihara sürükleme, kalp krizi, iç organları uzaktan tahrip etmek gibi bir çok şeyi uzaktan yapabilir.
  2. 10-20 Mertz bandında çalıştığında tüm canlı organizmalar için tehdit yaratan bir ses altı salınım üretir ve felç eder. 5G teknolojisinin hayata geçmesi ile tehlikeli boyutlara gelmiştir.
  3. Uydu sistemleri, cep telefonları, drone ve uçak sistemleri, wifi, doppler radarları, televizyon, radyo ağları, dağıtım boruları ve elektrik lambalar aracılığıyla sinyalleri gönderebilme kapasitesine sahiptir.
  4. Özel bir tasarım ile ses altı sinyaller üretilmiştir. Bu cihazlar, deride tek bir iz bırakmadan kansız operasyonlar yürütebilme kapasitesine sahiptir. Aynı zamanda öldürmek ve intihar içinde kullanılabilir.

Kendisini Amerikan ordusunun üst düzey profesyonel dergisi olarak tanımlayan US Army War College, son yıllarda çok duyulmayan bir konu üzerinde durmaya başlamıştır. Aslında 60 sene önce başlayan fakat açığa çıkmamış bu çalışmalar tekrar gündeme gelmiştir. Savaşların değişen doğası ve gelişen silah teknolojilerine ek olarak birçok alt başlığı psikotronik silahlar ana başlığı altında toplayarak dikkatleri değişik bir konunun üzerine çekmiştir.

Psikotronik Çalışmalar

Zihin kontrolü sağlayarak davranışları ve hareketleri etkileme çalışmaları kognitif çalışmalar olarak tanımlanabilir. Akla, gerçekte var mıdır, yoksa sadece film senaryosu mudur gibi sorular gelebilir. Cevabı düşünürken, ‘gerçekte denenmemiş olsa 1974’te Amerika bu kadar çalkalanmazdı ve bir lider çok yakın tarihte Rusya’nın da kognitif çalışmalara imkan sağlayan
psikotronik silah çalışmalarına başladığını ilan etmezdi’ diye düşünmemiz gerekir. Peki psikotronik nedir? 1977 yılından beri faaliyetlerini sürdüren Amerikan Psikotronik Derneği (USPA) kavramı şöyle açıklamıştır: “Zihin-bedençevre(ortam) ilişkileri bilimi; madde-enerji ve bilinç(şuur) etkileşimleriyle ilgili disiplinler arası çalışmalar.” Biraz daha açmak gerekirse nasıl elektronik aletler elektrikle çalışıyorsa, psikotronik silahlar da psişik yani insan beyninin gücüyle çalışmaktadır. Vücudumuzun en önemli organlarından birisi olan beyinle ilgili gizemi çözülememiş o kadar çok nokta varken bu tarz silahların varlığına da pek şaşmamak gerekir. Bu çalışmaların ileri sürdüğü tezlere göre, beyin gücüne etki edebildiğiniz her organizmayı harekete geçirebilir, hatta kitlesel bir imha silahına bile dönüştürebilirsiniz.

Bu alanda araştırmalar yapılmaya başlandığında karşımıza çok farklı kavramlar çıkabilir. Yine de özünde hepsi aynı kaynağa sahiptir. Telepatik telsizler, zihin kontrolü, radyohipnotik sistemler, elektronik harp, nöro-elektromanyetik frekans saldırıları, parapsikolojik silahlanma, lazer silahlar, sayısal silah (Elipton), sayısal dalga teorisi, çekim ve hertz teorisi, Tesla topu, Tesla kalkanı, subluminal mesajlar, HAARP, ECHELON, Pandora Projesi, Monarch Projesi, MK-Ultra Projesi, biyolojik silahlar, radyohipnotik silahlar, parapsikolojik silahlar ve elektromanyetik silahlar gibi anahtar kelimeler ilgi çektiği noktada derinlemesine araştırılabilecek kavramlar halini alabilir.

Uzaktan beyin kontrolü ile kitleleri ele geçirmek
ve verilen komutların yerine getirilmesini sağlamak için yapılan çalışmalar bugün daha da gün ışığına çıkmaktadır. ABD ve Rusya ezeli rakipler olarak dünya liderliği konusunda sınır tanımayan çalışmalara imza atmaktadır. Bu alanda yapılan diğer çalışmalar, dev dinleme cihazları, uzaktan kontrol çalışmaları ve bu sayede üretilecek olan alternatif silahlar derginin bir sonraki sayısının konusu olacak ve bu silahlardan en azından sivil olarak korunma yollarına yine bir sonraki sayıda yer verilecektir. Projelerden devam etmek gerekirse, Stargate Projesi de yine CIA’nin adını duyurduğu çalışmalardan dikkat çekenidir. Bu projenin en önemli amacı ise uzaktan kontrol sayesinde istihbarat bilgisinin toplanıp toplanamayacağını tespit etmekti. 1970-1995 yılları arasında CIA yine çok konuşulacak bir konuya araştırma alanında yer vermişti.24 Bunun yanında, Libya’nın eski lideri Muammer Kaddafi’yi aramak için Blue Bird, Manuel Noriega için ise 1983 yılında Land Broker projesi başlatılmıştı.25 Stephan Schwartz’ın yaptığı ve İstanbul Parapsikoloji Toplantısı’nda sunduğu detaylara göre, Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin yakalanmadan önce 3 Kasım 2003 tarihine kadar 47 duyugörü (uzaktan görüntüleme) kaydı yapıldığı ve yerinin tespitinde bu kayıtlardan yararlanıldığı açıklanmıştır.

Bu çalışmalarda daha da ileri gidenler atom bombası ya da benzer kitle imha silahlarını, psişik güçlerle durdurabileceğini iddia etmiş, ateşlenmesini önceden haber alabileceklerini ya da ateşlendiğinde beyin gücüyle kitle imha silahını durdurabileceklerini iddia etmişlerdir. Şimdilik kanıtlanmadığı için bilimsel gerçekler arasında yer alma ihtimali bulunmasa da ‘Rusya Psikotronik Savaşları’ adlı kitapta bu alanda ne aşamada olunduğuna dair bir tablo verilmiştir. Tabloya göre, mikrodalgalar sayesinde uzaktan işitme kanıtlanmış; Smirnov bilinçaltı savunma taktiklerini kanıtlamış; beyine sinyal gönderimi kanıtlanmış; Emr dalgaları (Elektromanyetik ışınım, elektromanyetik dalga ya da elektromıknatıssal ışın) ile beyine düşünce ekme kanıtlanamamış; manyetik sinyaller sayesinde düşüncelerde manipülasyon kanıtlanmış; elektromanyetik sinyallerle beyin okuma kanıtlanmış; zeka seviyesine göre
iç organları uzaktan tahrip etme kanıtlanmış; insan davranışlarını uzaktan düzenleme henüz kanıtlanamamıştır. Her alanda askeri bir ilgi mevcut olup, daha etkili silahlar haline gelebilmeleri için üzerlerinde çalışmalar devam etmektedir.

Bu yazıyla, Türkiye’de, üzerinde neredeyse hiç durulmayan bir konuya ilgi çekmeye çalıştık. Burada yazılanlar hükümet kaynaklarına dayandığı için inandırıcılığının sorgulanması gereği duyulmamıştır. Hali hazırda Amerikan filmlerinde gör-düğümüz her tür silahın bir gün kullanım yeri bulabileceği de bir gerçek olabilir. Dünyada bu tarz çalışmalar yapılmaktadır, fakat Türkiye’deki durum ile ilgili hiçbir bilgi mevcut değildir. En bilinen propoganda aracı ve bu yazının içeriğine uygun düşeceği düşüncesiyle beyin yıkama aracı olan televizyon, belki de evimizde masumca duran bir kitle imha silahıdır.

Neticede okuma oranlarındaki düşüş, okumadığımız için sorgu-lama ve algılama yeteneklerimizdeki gerileme, hal böyle olunca da iletişim eksikliğimiz belki de evlerimize yerleştirdiğimiz televizyonun marifetleri arasındadır. Konu her ne olursa olsun bilinmesi gereken en önemli gerçek insanların okuyup araştırmadan ilerleyemeyecekleridir. Bu ve benzeri silahlar üretiliyor ve bir gün dünyayı ele geçirme senaryoları yazan kişilerin kullanabileceği hale getiriliyorsa belki de bu silahlardan korunabilmenin en kolay yolu okumak ve kitlesel imha makinelerinin (televizyon ve bilgisayar gibi) önünden kalkmak olacaktır. Savaşlar ister konvansiyonel isterse parapsikolojik olsun, insanlığın alnında kara leke olmaya ve ilerlemenin önündeki en önemli engellerden biri olmaya devam ettikçe insanlığa düşen tek şey aydınlanmak ve bu harcamaların yapılma-sına bir an önce karşı çıkmak olmalıdır. Beynimiz en mahrem yerimizdir. Düşüncelerimizi öğrene-memeleri dileğiyle.

Kaynakça: https://www.academia.edu/9671515/Yeni_Nesil_Sava%C5%9F_Psikotronik_Silahlar

http://sgt-g.com/

http://intizar.web.tr/analiz/haber/776/yeni-nesil-savas–psikotronik-silahlar#.YAGeQOgzaUk

Limanlar ve Demiryolları Güvenliği

Havalimanı Güvenliği

Tüm dünyayı birbirine bağlayan havalimanları, günümüzde güvenliğin en sıkı şekilde işlendiği noktalar arasındadır. Çok çeşitli yasal prosedürlerin, teknolojik önlemlerin ve kuralların işlediği havalimanları; kaçak geçişleri, tehditleri ve bunlara karşı verilebilecek tepkileri algılayarak önlemek zorundadır. Bu tehditler bazen terör, bazen kaçakçılık, bazense Corona Virüsü gibi salgın hastalıkları içeren hayati konular olabilir.

Havalimanı ve uçaklara yönelik saldırıların bu kadar tercih edilmesinin öncelikli nedenleri arasında havalimanlarına yapılan saldırıların tüm dünya haber bültenlerine ilk sıradan haber olmasıdır. Bir diğer neden ise özellikle uçağa yönelik yapılabilecek hareket kabiliyetinin sınırlı olmasıdır. İşte bu ve bunun gibi nedenlerden ötürü havalimanlarının güvenliğini sağlamak çok büyük önem arz etmektedir. Her noktanın ve güvenlik önleminin aksamadan, sorunsuz çalışması gerekmektedir.

5442 Sayılı İl İdaresi Kanununda, 29.08.1996 tarihinde 4178 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle (Ek-Mad. 1) Valiler, hava meydanlarında güvenliğin sağlanması, giriş ve çıkışlarla ilgili görev ve hizmetlerin etkili bir biçimde yürütülmesi, görevli kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun gerçekleştirilmesi için gerekli önlemleri almaya ve uygulamaya, kuruluşların çalışmalarını denetlemeye yetkili kılınmıştır. Ancak bunu dışında havalimanının genel güvenliğini sağlamak üzere yetkili özel firmalar sorumlu tutulmuştur.

Havalimanlarında Güvenlik Kamerası Sistemleri

Havalimanı güvenliğinin belki de bel kemiği olan Güvenlik Kamerası Sistemleri, akla gelebilen her noktada hayati bir rol üstlenmektedir. Alt başlıklarda da göreceğiniz üzere tüm sistemlerin entegre olarak çalıştığı Güvenlik Kamerası Sistemleri, söz konusu havalimanları olunca aslında bir başlıktan çok her önlemin ayrılmaz bir parçası olarak öne çıkmaktadır. O derecedir ki güvenlik kamerası ile ilgili tüm planlama, konumlama, kontrol ve standart uygunluğu açısından Eğitim Araştırma ve Denetleme Birimi’nin (EADB) kontrol ve onayından geçmektedir.

Havalimanı kameralarından beklenen özellikler aslında bu teknolojiye ait tüm yeniliklerin içinde barındırılmasıdır; gece ve gündüz çekimi yapabilen, ısı ve soğuğa dayanıklı, yüksek çözünürlüklü, dinamik analiz yeteneği olan, geçiş ihlallerini önlemek için izinsiz girişleri algılama, hareket sensörü, çevresel gürültüyü filtreleyebilen, yüz algılama özeliğine sahip, yüksek yakınlaştırma vb.  Kameraların yerleştirileceği bölgenin özelliği ve teknik yönden uygulanabilirliği açısından farklı özellikler öne çıkabilir olsa da genel hatlarıyla havalimanı güvenliğinde bulundurulması uygun ve gerekli görülen teknik özellikler bunlardır.

Havalimanlarında Yangın Algılama ve Alarm Sistemleri

Olası bir yangın senaryosunda havalimanı gibi devasa ölçekli bir yapıya müdahale edilmesi oldukça planlı, kontrollü ve iyi iletişim gerektiren bir yönetim süreci gerektirir. Havalimanlarında yangın çıkaracak yanıcı ve patlayıcı nesnelerin girişine daha en baştan engel olunsa da farklı birçok etkenden çıkabilecek bir yangını algılamak ve ikazda bulunmak özel sistemler gerektirmektedir.

Havacılıkla ilgili düzenlemelerin yapıldığı 2920 Sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 40. Maddesinde “Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, kamu ve özel hava meydanlarında can ve mal güvenliğinin sağlanması, yolcu ve eşya trafiğinin güvenlik içinde yürütülmesi, yangın ve sair tehlikelere karşı korunması amacıyla gereken önlemleri alır, aldırır ve denetler. Bu görevin yerine getirilmesinde, İçişleri, Gümrük ve Tekel, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına gereken desteği sağlar ve işbirliğinde bulunur. 10/06/1982 tarih ve 2677 Sayılı Sivil Hava meydanları, Limanlar ve Sınır Kapılarında Görev ve Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.“ hükmü yer almıştır.

Anlaşılacağı üzere ana hatlarıyla yangına dair sorumluluk havalimanlarında devlet kontrolündedir. Bunun dışında özel kuruluşlar Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve Milli Sivil Havacılık Güvenliği Eğitim Programınca belirtilen eğitimleri almış personellerle havalimanlarında meydana gelecek muhtemel olaylara karşı çalışmaktadır. Ancak insan kontrolü dışında yangın ve tüm olası senaryolara karşı erken uyarı sistemleri kurmak teknolojik bir alt yapı gerektirir. Kurulacak Yangın Algılama Sistemleri ve Yangın Alarm Sistemleri kriz anında erkenden haberdar olmayı ve önlemler almayı sağlayacaktır.

Havalimanlarında Bariyer ve Turnike Sistemleri

Büyük insan kalabalığının bulunduğu, her bir kişinin ve aracın tek tek kontrol edilmesi gereken havalimanlarında bariyer ver turnike sistemlerinin aksaksız çalışması gerekmektedir. Havalimanı güvenliğinin belki de ilk basamağı olan bariyer ve turnike sistemleri yukarıda da belirttiğimiz gibi Güvenlik Kamerası Sistemleriyle entegre çalışan sistemlerdir ve olası durumlarda yüz tanıma ve ikaz gibi gereklilikleri yerine getirmelidir.

Havalimanlarında Geçiş Kontrol Sistemleri

Çok kritik bölgelerin olduğu ve kontrolün sağlanmasının zor olduğu havalimanlarında Geçiş Kontrol Sistemleri  büyük avantajlar sağlamaktadır. Yetkisiz girişlerin önüne geçmek adına en kullanışlı sistemler olmalarının yanında personellerin takibi, hareketleri ve giriş çıkış kontrolleri gibi detayların da öğrenilmesi sağlayabilirler. Tabi ki bu sistemler de Kamera Sistemleri ile entegre çalışmaktadır.

Havalimanlarında Çevre Güvenlik Sistemleri ve Alarm Sistemleri

Havalimanı gibi devasa ölçekli alanlarda güvenliğin daha ilk basamaktan sağlanması adına olmazsa olmaz bu sistemler, ana hatlarıyla tel örgü sistemlerine bağlı diğer sistemler olarak açıklanabilir. Tüm çevreyi saran güvenlik tellerine entegre edilen; Güvenlik Kameraları, Hırsız Alarm Sistemleri, Turnike ve Geçiş Sistemleri, Basınç Algılayıcıları, Mikrodalga Sensör Sistemleri, Sensör ve İkaz Mekanizmaları, Tel Örgü Sistemleri, Çit Üstü Algılama Sistemleri, Toprak Altı Algılama Sistemleri vb tamamı Çevre Güvenlik Sistemleri ve Alarm Sistemleri’ni oluşturmaktadır.

Havalimanlarında Seslendirme ve Acil Anons Sistemleri

Havalimanı dediğimizde aklımıza ilk gelen şeylerden birisi de uçak anonslarıdır. Havalimanın iç haberleşmelerinin en önemli noktalarından birini oluşturan Anons Sistemleri, herhangi başka bir ortama göre çok daha gereklidir. Normal zamanlarda yapılan uçak iniş-kalkış anonsları dışında acil durum anlarındaki tüm uyarıların ve yönlendirmelerin de yapıldığı bu sistemler baştan sona havalimanı işleyişinde önemli bir görev üstlenmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki her gün binlerce kişinin gelip geçtiği havalimanlarındaki Anons Sistemleri; yaşlılara, duyma sorunu yaşayanlara, görme engellilere vb. herkese hitap edebilmeli ve işleyişi doğru şekilde sağlayabilmelidir.

Havalimanlarında Entegre Bina Yönetim Sistemleri

Bu denli kalabalık ve büyük ölçekli alanlardaki her sistemin işleyişi ve aksamadan çalışması oldukça büyük önem arz eder. Güvenlik Sistemleri, havalandırma sistemleri, ulaşım ve iletişim sistemleri gibi akla gelecek her detayın çok net ve kolay şekilde işleyebilmesi için Entegre Bina Yönetim Sistemleri kurmak yönetimsel anlamda büyük kolaylıklar sağlayacaktır.

Havalimanlarında Kurumsal Data ve Network Sistemleri

Uluslararası iletişimin bir parçası olarak birçok bilginin de aktığı havalimanlarında hem güvenlik kayıtlarının hem de kurumsal bilgilerin güvenliğinin sağlanması oldukça önemlidir. Personel bilgilerinden uçuk bilgilerine, güvenlik sistemlerinin işleyişinden kayıtlı verilere her bilgi kırıntısının doğru ve güvenilir şekilde saklanması adına doğru bir Data ve Network Sistemi kurmak gerekmektedir.


Liman Güvenliği

Deniz taşımacılığı; hava yoluna göre 14, karayoluna göre 7, demiryoluna göre 3,5 kat daha ucuz olması nedeniyle dünyada en çok tercih edilen ulaşım şeklidir. Dünya ticaretinin yaklaşık %80’inin denizyolu ile gerçekleştiriliyor olması, uluslararası ticarette denizyolu taşımacılığının ne derece önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Deniz yoluyla taşınan ticari malların güvenli bir şekilde alıcılarına ulaştırılması denizlerin ve limanların güvenliğinin sağlanabilmesi ile mümkündür. Yenidünya düzeninin ekonomik sistemler üzerine inşa edildiği günümüzde, ülkelerin ticareti hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle deniz yoluyla gerçekleştirilen ticaretin aksaması ülkelerin çok büyük ekonomik zararlara uğramasına neden olabilmektedir. Dünya ticaretinin %80’inin deniz yoluyla gerçekleştiği düşünüldüğünde deniz güvenliğinin önemi daha çok artmaktadır. Deniz limanlarında oluşabilecek tehlike ve tehditlere karşı, ticari limanların ve gemilerin güvenliğinin sağlanması ve bu kapsamda hazırlanan güvenlik planları arasında entegre bir yapının oluşturulması önem arz etmektedir.

Liman güvenliği,

  • Çevre güvenliği
  • Liman giriş-çıkış kontrolü
  • Arama operasyonlarının yönetimi
  • Güvenlik kontrol noktası (OCC)
    • Alarm sistemleri
    • Harekete duyarlı dedektörler
    • İzleme
    • Kartlı geçiş sistemi
    • CCTV
    • İletişim sistemleri
    • Test/onarım ve koruyucu bakım
    • Yangın alarm sistemleri
  • Güvenlik ekipman operatörlüğü
    • Konvansiyonel X-RAY
    • ETD (Patlayıcı iz tespit) cihazı
    • EDS (Patlayıcı tespit sistemleri) cihazı
    • K9 (EDD)
    • El dedektörü (K9)
  • Tehditli alana erişim kontrolü
  • Devriye hizmetleri
  • Gözetim, denetim
  • Danışmanlık
  • Acil durum müdahalesi

Başlıklarını bünyesinde barındırmaktadır.

20.03.2007 tarih ve 26468 sayılı “Uluslararası Gemi ve Liman Tesisi Güvenlik Kodu Uygulama Yönetmeliği’nde yer alan tanımlarına göre Güvenlik Seviyeleri aşağıdaki şekilde kategorize edilmektedir:

  • Güvenlik Seviyesi 1: Asgari koruyucu güvenlik tedbirlerinin her zaman sürdürüleceği seviyedir.
  • Güvenlik Seviyesi 2:  Bir güvenlik eylemi riskine karşı belirli bir süre boyunca uygulanacak olan, Güvenlik Seviyesi 1’e ilave koruyucu güvenlik tedbirlerinden oluşan seviyedir.
  • Güvenlik Seviyesi 3: Kesin hedefi tespit etmek mümkün olmasa dahi bir güvenlik eyleminin muhtemel ya da gerçekleşmek üzere olması durumunda kısa bir süre boyunca en ileri düzeyde ve belirli koruyucu güvenlik tedbirlerinden oluşan seviyedir.

ISPS Kod Nedir ?


11 Eylül olaylarından sonra tüm dünya, terörün küresel bir sorun olduğunun ve ülkelerin topyekûn ve koordineli bir şekilde bu sorunla savaşması gerektiğinin bilincine vardı. Bu doğrultuda Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) denizde ve denizden gelebilecek terör eylemlerinin önlenmesi amacıyla, gemi ve liman tesislerinin güvenliğine ilişkin yeni tedbirlerin alınması konusunda Deniz Güvenlik Komitesi’ni (MSC) yetkilendirilmiştir.

Deniz Güvenlik Komitesi (MSC) tarafından, denizde ya da deniz yoluyla gelebilecek terör eylemlerinin önlenmesine yönelik yeni kuralların belirlenmesi ile gemi ve liman tesislerinin güvenliği için yeni tedbirleri içeren, Uluslararası Gemi ve Liman Tesisleri Güvenlik Kod’u (ISPS CODE) oluşturulmuştur.

01 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe giren, Uluslararası Gemi ve Liman Tesisleri Güvenlik Kod’u (ISPS CODE) ile denizcilik sektörüne, güvenlik (security) kavramı getirilmiş, IMO tarafından, gemilerle birlikte liman tesisleri de dahil olmak üzere, deniz güvenliğine yönelik yeni düzenlemelerin yapılmasına başlanmıştır.

Bu doğrultuda hazırlanan, limanların ve gemilerin her türlü güvenliğini sağlamak amacıyla oluşturulan ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından da onaylanan ISPS CODE’un getirdiği sorumluluk, liman yöneticileri, gemi sahipleri ve yük taşıyıcıları tarafından paylaşılmaktadır. IMO üyesi tüm ülkelerin ve denizcilik şirketlerinin sisteme dahil edilmesini öngören ISPS CODE’un kapsadığı konular arasında; gemi ve liman güvenliğinin yanı sıra güvenlik ekipmanı kurulup kontrol edilmesi, kargo giriş çıkışlarının denetlenmesi de bulunmaktadır.

ISPS Kodun Amaçları:

  • Liman içinde veya gemi içerisinde yetkisiz personel olup olmadığını kontrol etmek,
  • Kargo operasyonlarını ve insanların durumlarını uzaktan izleyerek herhangi bir durumda gemi ve liman güvenliğini tehlikeye atacak bir eylem durumunda olay büyümeden müdahalede bulunmak.
  • Liman ve geminin içerisinde bulunduğu her güvenlik seviyesine göre tedbirler almak ve uygulamak.
  • Dünya genelinde aynı yada herhangi bir merkezde oluşan veya oluşması mümkün olan güvenlik seviyelerini ve önlemlerini takip etmek.

CSO – Şirket Güvenlik Zabiti

CSO, şirket tarafından, işletme altında bulunan geminin ISPS güvenlik kurallarına uygun olmasını sağlamakla görevli kişidir. Belirli aralıklarla geminin ISPS Kod’a uygunluğu konusunda kontroller yapar.

SSO – Gemi Güvenlik Zabiti

SSO, şirket güvenlik zabitinin bir alt kademesi ile sınırlandırılmış, yani gemi ve gemi personelinin güvenliğini ISPS Kod kuralları çerçevesinde olacak şekilde uygun olmasını sağlayacak kişidir. Kısacası geminin ISPS Kod’a uygunluğunu gemi içerisinden hazırlayacak ve hazır olmasını sağlayacak kişidir.

SSP – Gemi Güvenlik Planı

ISPS Kod çerçevesinde, farklı ISPS Kod Güvenlik Seviyelerinde yapılması gereken farklı aksiyonları, hangi personelin nerede ne gibi görevleri olduğunu anlatan plandır.

Gemi Güvenlik Alarm Sistemi

Gemilerde, gemilere giriş yapan kişileri denetleyen metal detektörlerini de kapsayan özel ve farklı türde güvenlik cihazları vardır. Bu cihazlar olası tehdit durumunda gemide alarm vermeyip, liman tarafına bilgi vererek gemi güvenliğini ve limandaki güvenlik personelinin de duruma hemen müdahale etmesine olanak sağlamaktadır.

Limanlar İçin ISPS Kod

ISPS Kod, gemilerde olduğu gibi limanlarda da önemlidir ve en az gemilerde alınan önlemler kadar limanlarda da önlemler alınmaktadır.

Liman Tesisi Güvenlik Planı (PFSP)

Gemi güvenlik planı gibi, limanda oluşabilecek tehditlere karşı alınacak önlemlerin yer aldığı, ISPS Kod Güvenlik Seviyelerinin liman kısmı için belirtildiği özel bir plandır. Olası tehdit durumunda liman çalışanlarının görevleri ve sorumlulukları açıkça burada belirtilmektedir.

Liman Tesisi Güvenlik Zabiti

Liman tesisi güvenlik planını liman tesisinde uygulamasından sorumlu ve var ise eksikliklerin giderilmesinden sorumlu, ilgili devlet kurumunca da yeterliliği onaylanmış ve kararlaştırılmış kişidir. Liman tesisinin ve gemi ile yapılacak güvenlik protokolünün sorumlusudur.


RAYLI SİSTEM GÜVENLİĞİ

Raylı sistemler; demiryolu yönetimi, araç üstü ekipmanlar, demiryolu hattı, tren istasyonu, sistem ve yönetim merkezi gibi bileşenlerden oluşmaktadır. Aşağıdaki görselde, raylı sistemlerin tamamında akıllı ulaştırma sistemleri mimarisi ve ana bileşenleri yer almaktadır. Sistem müşteri hizmetleri, tren kontrol ve sevkiyat hizmetleri, acil kurtarma ve güvenlik yönetimi başlıklarını içeren üç temel kategoride sınıflandırılmıştır.

21. yüzyılda demiryolları; havaalanları ve diğer devlet binaları gibi terör saldırıları ve vandalizme açık hedef haline gelmiştir. Bu nedenle demiryolu işletmecileri tesislerini, çalışanlarını ve yolcuları korumak için çeşitli güvenlik önlemleri almaktadırlar. Son yıllarda, artan taleplere paralel olarak, uzun demiryolu hatlarında güvenlik ihlallerine karşı denetleme ve tespit sistemleri geliştirilmiştir. Bu çok modlu pasif infrared, optik fiber ve mikrodalga sensörleri kullanılarak tespit sağlayan sistemler, hat üzerine onaylanmayan girişleri tespit edebilmekte ve işletme güvenliğini sağlamaktadır. Taşımacılıkta güvenliği artırmak için doğal afetler dâhil tüm risk faktörlerini değerlendiren ve çıkabilecek olumsuz sonuçları bertaraf edecek çeşitli akıllı ulaştırma sistemleri uygulamaları da kullanılmaktadır. Özellikle yüksek hızlı hatlarda bu güvenliğin sağlanması telafisi güç olumsuzlukların önüne geçmektedir. Aşağıdaki görselde bu senaryoları dikkate alan algılayıcı akıllı sistemler yer almaktadır

Altyapı ve Tren Hattı Gözetleme Sistemleri

Modern demiryolu sistemleri klasik karmaşık fiziksel sistemlerdir ve bu fiziksel sistemler bilgisayar tabanlı algoritmalarla kontrol edilmektedir. Örneğin tren kontrol sistemleri sadece kendi cihaz ve ekipmanları ile veri toplayan cihazlar değil aynı zamanda trenler arasında bilgi alışverişi sağlayan ve eş zamanlı işletme durumlarını kontrol merkezleriyle paylaşan, birbiriyle bağlantılı iletişim merkezleridir. Demiryollarında en temel bileşen olan rayın muayenesi güvenilir işletmecilik için oldukça önemlidir. Ray muayenesi yüzey ve yüzey altı kusur tespitini, ray geometrisinde oluşan bozulmaları, bağlantı elemanlarındaki kusurları içermektedir. Bu sistemler ultrasonik muayene cihazlarını, girdap akımları ile muayene cihazları, yüksek çözünürlüklü kameralardan oluşan görsel muayene cihazları, akustik emisyon cihazları, titreşim ve sıcaklık ölçüm cihazları gibi çeşitli cihazların bireysel ve koordineli çalışmasıyla oluşan sistemlerdir. Bu sistemler aşağıdaki görselde özet olarak verilmiştir.

Bu sistemlerin bir kısmını kapsayan bir test ve ölçüm treni de ülkemizde Piri Reis, TCDD envanterinde yer almakta ve mevcut işletme altındaki hatlarda ve işletmeye alınacak hatlarda ölçümler almaktadır.Uluslararası standartlara uygun olarak ölçümler alan, yüksek çözünürlüklü kameralar, ivmeölçer ve yük ölçer gibi çeşitli sensörleri içeren, yol ve katener hattı ölçüm ekipmanları ve dinamik muayene sistemini içeren yüksek hızda 50’den fazla veri toplayan ölçüm treni örneği yandaki görselde aktarılmıştır.

Kaynakça :

  • https://www.section.com.tr/havalimani-guvenlik-sistemleri/
  • dergipark.org.tr
  • https://www.rodaport.com/sayfa-isps-nedir.html
  • https://www.gozensecurity.com/tr/Hizmetler/Bina-Tesis-Guvenligi/Liman-Guvenligi

Biyolojik Güvenlik Nedir ?

Biyolojik Güvenlik (Biyogüvenlik) transgenik ürünlerin olası risklerinin değerlendirilmesi ve kontrol altına alınması anlamına gelen, genel tanımıyla modern biyoteknolojinin insan sağlığı ve çevreye zarar vermeden uygulanmasını sağlamak için alınması gereken politik ve işlevsel önlemlerin tümü olarak tanımlanabilir. Biyogüvenliğin açıklanması için bazı kavramların altını çizmek ve kavramlar üzerinden biyogüvenliği açıklamak gerekir.

Bir canlı türüne başka bir canlı türünden gen aktarılması veya mevcut genetik yapıya müdahale edilmesi yoluyla yeni genetik özellikler kazandırılmasını sağlayan modern biyoteknolojik tekniklere gen teknolojisi, gen teknolojisi kullanılarak doğal çiftleşmeyle ve/veya doğal rekombinasyonla oluşmayacak şekilde genetiği değiştirilmiş olan bitki, hayvan ve benzeri canlı varlığa da genetiği değiştirilmiş organizma(GDO) denilmektedir.

Gen aktarımı yoluyla kazanılmış yeni gen ya da genlere de transgenik denilmektedir. Burada yapılan işlem bir gene, yeni bir gen parçacığının eklenmesi, doğal dizilişlerinin değiştirilmesi veya çıkarılmasıdır. Biyogüvenlik, modern biyoteknoloji uygulama tekniklerini ve modern biyoteknoloji ürünlerinin insan ve hayvan sağlığı ile çevre üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerin belirlenmesini ve belirlenen risklerin oluşma olasılığının ortadan kaldırılmasını ya da risklerin ortaya çıkması durumunda oluşacak zararların kontrol altında tutulması için alınacak önlemleri kapsamaktadır.

BİYOGÜVENLİK HANGİ ALANLARDA ÖNEMLİDİR?

Dünyamızda son dönemlerde yaşanan teknolojik gelişmeler nedeniyle, biyogüvenlik konusu bugüne kadar hiç olmadığı kadar önem kazanmıştır. Biyogüvenlik, yeni gelişen bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrolü, biyoterörizme ve biyolojik silahlarla yapılabilecek saldırılara karşı hazır olunması, biyolojik kaynakların korunması ve biyoteknolojinin kötü niyetli kullanımının önlenmesi gibi gereklilikler nedeniyle her ülkenin ilgi göstermesi ve milli güvenliği açısından stratejik adımlar atması zorunlu olan bir konu haline gelmiştir. Böylelikle küresel güvenlik açısından da kritik öneme sahip olan biyogüvenlik; sadece sağlık, tarım, bilim, teknoloji ve eğitim alanları ile değil, askeri alanla da ilgilidir ve bütün bu alanlarda önem verilmesi gereken bir konudur.

Dünya Sağlık Örgütü biyogüvenlik tanımını şu cümleyle yapmaktadır; “Patojen ve toksinlere istenmeden maruz kalınmasını veya bunların kazaen yayılmasını önlemek için yürürlüğe sokulan muhafaza prensipleri, teknolojileri ve uygulamaları”. Bu ifadeden anlaşıldığı gibi biyogüvenlik; hem çalışma ortamında bulunan kişileri ve hem de çalışma alanı dışındaki tüm çevreyi korumayı amaçlamaktadır. Tanımda yer alan riskler; yani hastalıklara yol açabilen, tehlikeli etkenlerin kişilere veya çevreye bulaşma riskleri, aşağıdaki tabloda örnekleri verilen ve içinde çalışılan mikroorganizmalar nedeniyle biyolojik riskler içeren birçok tesiste karşımıza çıkmaktadır:

Tesisler Biyogüvenlik Önlemleri Gerektiren Örnek İşlemler
İmalat Tesisleri Biyolojik etken madde ve tıbbi ürün imalatıAşı üretimiSuş üretimiBakteriyel/viral vektör üretimiGDO üretimi
Laboratuvarlar Tıbbi testlerTüberküloz tanı testleriMetot geliştirmeAşı geliştirmePatojenlerin nakliyesi ve depolanması
Laboratuvar Hayvanı Tesisleri Transjenik hayvan testleriPatojen veya GDO aşılanmış hayvan testleri
Hayvan barındırma işlemleri
Patojenlerin nakliyesi ve saklanması
Hastaneler ve Klinikler Şüpheli hasta üzerindeki işlemlerHasta izolasyonuBiyolojik atıkların depolanması, nakliyesi ve imhası
Biyoterörizm Patojen tanı testleriPatojenlerin üretimi ve depolanmasıAşı geliştirme
Atık İşleme ve İmha Tesisleri Zararlı atıkların nakliyesi, depolanması, işlenmesi ve imhası

Ek olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi Hakkındaki Yönetmeliği’nde verildiği gibi; gıda üretiminde, tarımda, hayvan kaynaklı ürünlerin üretiminde, arıtma tesislerinde ve kanalizasyon işlerinde çalışma durumunda da biyolojik etkenlere maruz kalınması riski vardır.

İmalat Tesisleri

Örnek olarak biyoteknolojik üretim sektörünü ele alırsak; bu proseslerde kullanılan veya ortaya çıkabilen tehlikeli maddelerin (mikroorganizmalar, gen tedavisinde gen aktarımı için kullanılan vektörler, insandan alınan materyaller, biyolojik toksinler vb. etkenlerin) önlenmesi ancak yeterli biyogüvenlik muhafaza prensiplerinin uygulanması ile mümkün olabilmektedir. Biyoteknolojik proseslerde ortaya çıkabilen melez virüslerin yol açabileceği yeni virüsler nedeniyle toplum sağlığı için ciddi risk oluşabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Fermentasyon, santrifüjleme, filtrasyon gibi biyoteknolojik proseslerden gelebilecek tehlikeli biyolojik maddelerden korunmak için, tesis tasarımı, proses ekipmanı seçimi, prosedürler, personel eğitimi gibi bir çok faktörü içeren biyogüvenlik önlemlerinin alınması zorunlu olmaktadır. Antibiyotik ve enzim gibi bazı biyoteknolojik ürünler, üretimde çalışanlar için ciddi alerji riski oluşturduğundan; bu tür tesislerde de biyogüvenlik konusu öncelik kazanmaktadır.

Genetiği değiştirilmiş organizmaların üretildiği her tesiste uygun biyogüvenlik seviyesinin saptanması ve gereken muhafazalı sistemlerin kullanılması zorunluluğu Sağlık Bakanlığı’nın İyi İmalat Uygulamaları (GMP) Kılavuzu’nda vurgulanmıştır. Yine aynı kılavuzda, biyolojik tıbbi ürünlerin ve başlangıç maddelerinin üretimlerinde kullanılan hayvanlarla ilgili olarak; kaynak hayvanlarda enfeksiyonların önlenmesi için uygun biyogüvenlik prosedürlerinin uygulanması gerektiği ve aşı üretiminde ve kontrolünde ise yüksek biyogüvenlik seviyeli organizmalar (örneğin pandemik aşı suşu) kullanıldığında uygun muhafazalı sistemlere gereksinim olduğu ve bu konuda yetkili makamlardan onay alınması gerektiği belirtilmektedir. Sözünü ettiğimiz kılavuzda, gen tedavisi ürünleri konusunda da benzer şekilde biyolojik risk sınıfını temel alan önlemlerin alınması istenmektedir.

Laboratuvarlar

Halk sağlığı laboratuvarları, referans laboratuvarları, klinik laboratuvarlar, araştırma laboratuvarları, ilaç geliştirme laboratuvarları gibi biyolojik etkenlerle karşılaşılan tüm laboratuvarlarda her gün çok sayıda insan veya hayvanlardan alınan numuneler veya araştırma ürünlerinin numuneleri test edilmektedir. Bu tür testlerin yapıldığı tesislerde çalışan kişilerin talimat ve prosedürleri doğru uygulamaması, muhafazalı bir ekipmanı doğru kullanmaması, yaptığı işe konsantre olmaması, etik davranmaması gibi nedenlerle ciddi riskler oluşabilir.

Gelişmiş laboratuvar altyapı sistemleri ve ileri teknolojiye sahip ekipmanlar kullanılsa bile laboratuvar kazaları büyük oranda insan hatası sonucu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla laboratuvar tesislerinde, hem laboratuvarda çalışan kişilerin ve hem de çevrenin korunması için biyogüvenlik önlemlerinin uygulanması zorunludur. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan bir çalışmada laboratuvarlarda bulaşan en yaygın hastalığın Brucella olduğunu, Shigella, Salmonella ve Staphylococcus mikroplarının da keza yaygın şekilde görüldüğü belirlenmiştir. Ülkemizde bir üniversitenin veteriner fakültesinde yapılan ankette ise; biyogüvenlik ile ilgili olarak sıralanan risklerin ilk beşini, havalandırma, kimyasallar, eğitim, temizlik ve yapısal sorunların oluşturduğu ortaya çıkmıştır.

Bu sonuçlara göre, aşağıdaki konulara dikkat edilmesi önemlidir:

  • Laboratuvar personelinin hastalık bulaştırıcılarla güvenli ve bilinçli şekilde çalışabilmesi için yeterli eğitim alması,
  • Laboratuvarda güvenli şekilde çalışılması için gereken cihazların ve kişisel koruyucu ekipmanların her zaman bulundurulması ve kullanılması,
  • Biyogüvenlikle ilgili talimat ve prosedürlerin mevcut ve yeterli düzeyde olması ve gerektiğinde iyileştirilmesi,
  • Laboratuvar personelinin çalışma sırasında gözetimi,
  • Laboratuvar altyapı sistemlerinin doğru şekilde tasarlanması, kurulması, işletilmesi ve düzenli olarak bakımı,
  • Risk grubu 2, 3 ve 4’e giren biyolojik etkenler söz konusu olduğunda; ilgili yönetmeliklerde belirtilen tüm önlemlerin dikkate alınması ve uygulamaya yansıtılması.

Biyolojik etkenlerle çalışılan laboratuvarlar için aşağıda örnekleri verilen yönetmelik ve kılavuzların temel alınması uygun olacaktır:

  • Tıbbi Laboratuvarlar Yönetmeliği (09.10.2013)
  • Halk Sağlığı Hizmetlerine Yönelik Laboratuvarların Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik (09.03.2019)
  • Ulusal Tüberküloz Tanı Laboratuvarları Ağı Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ (25.10.2015)
  • Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarlarında Biyogüvenlik (2012)
  • Ulusal Mikrobiyoloji Standartları – Laboratuvar Güvenliği Rehberi (2014)
  • Ulusal Mikrobiyoloji Standartları – Ulusal Tüberküloz Tanı Rehberi (2014)
  • Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik (2013)

Hastaneler ve Klinikler

Hastane personeli; enfeksiyon taşıyan vücut sıvılarının ve kullanılmış ve patojen bulaşmış olan cihaz parçalarının taşınması, işlenmesi veya temizlenmesi sırasında veya bulaşıcı mikroplu hastaların bakımı ya da kontamine atıkların taşınması esnasında eksik veya yanlış uygulama sonucunda tehlikeli mikroorganizmalara maruz kalabilir. Bu nedenle, personelin biogüvenlik konusunda çok bilinçli olması ve gereken biyogüvenlik önlemlerini eksiksiz olarak alması çok önemlidir.

Hastane ve klinik çalışanlarının biyolojik etkenler yoluyla olabilecek enfeksiyonlardan korunması bir dizi önlem gerektirmektedir. Bu önlemlere örnek olarak; çalışanların konuyla ilgili eğitimi, uygun kişisel koruyucu donanımların kullanılması, yeterli mühendislik kontrollerinin sağlanması, gerekli idari kontrollerin oluşturulması ve tıbbi sürveyans bilgilerinin düzenli toplanması ve değerlendirilmesi sayılabilir.

İngiltere’de yapılan bir araştırma, hastane laboratuvar personelinin tüberküloza yakalanma riskinin normal halka göre 7,5 kat daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu tür risklerin önlenmesi ancak biyogüvenlik önlemlerinin alınması konusunda çok bilinçli ve hassas olunması ile mümkündür.

Biyolojik bir etkene maruz kaldığından şüphelenilen hastalar için hasta karşılama ve inceleme, hastanın izole edilmesi, alınan numunelerin laboratuvara gönderilmesi ve analizi, hastalıklı atıkların toplanması, nakli, depolanması ve imhası gibi süreçlerin tümünde gerekli olan biyogüvenlik önlemlerinin alınması uzmanlar tarafından önerilmektedir.

Biyoterörizm

2001 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan Antrax saldırısı ve daha sonra yaşanan vakalar nedeniyle biyoterörist saldırıları tüm dünya için bir endişe kaynağı olmuştur ve gelişen ve yaygınlaşan biyoteknolojiler nedeniyle giderek artan bir tehdit oluşturmaktadır.

Yeni gelişen bir salgın veya genetiği değiştirilmiş organizma da biyoterörizm amaçlı olarak kullanılabileceğinden; biyolojik risklerin izlenmesi, sahada hızla inceleme ve tanı yapılabilmesi, uygun bir uyarı sistemi kurulması, tanı için gereken reaktiflerin hazır bulundurulması, biyoterörizmde kullanılan patojenlerle ilgili bir veri tabanı oluşturulması, patojenlere karşı kullanılabilecek aşıların geliştirilmesi, acil durum personelinin seçimi ve bunların doğru biyogüvenlik ve biyoemniyet uygulamaları için eğitimi ve tehlikeli atıkların yerinde imha edilmesi gibi konular önem kazanmıştır ve dünyadaki gelişmiş ülkelerin öncelikli gündemindedir.

Laboratuvar Hayvanı Tesisleri

Biyolojik riskler deney hayvanlarının bulunduğu bakım tesislerinde ve araştırma laboratuvarlarında birçok farklı yolla ortaya çıkabilir. Personele ısırılma, çizilme, kesici ile yaralanma, el, ağız ya da göz teması yoluyla bulaşabilecek olan biyolojik etkenlere karşı dikkatli olunmalıdır.

Söz konusu biyolojik etkenlerin dahil olduğu risk grubuna bağlı olarak, hayvan bakım ve araştırma tesislerinde ilgili yönetmelik ve kılavuzlarda Hayvan Biyogüvenlik Düzeyleri 1, 2, 3 ve 4 için belirtilen gerekliliklerin yerine getirilmesi zorunludur.

Atık İşleme ve İmha Tesisleri

Tehlikeli atıklarla ilgili işlem yapan nakliye elemanları, tesiste atık işleyen veya imha eden elemanlar, potansiyel olarak biyolojik risklere maruzdur. Aynı riskler, toplum için de geçerlidir; örneğin açık bir atık konteynerinden veya bir hastane çevresinden eşya toplayan kişiler de biyolojik risklerle karşı karşıya kalabilirler.

Hastalık yapan mikroorganizmaların, sınırlı da olsa belirli bir süre çevrede canlı kalabildiği bilinmektedir. Örnek olarak; Hepatit B virüsünün yüzeylerde birkaç hafta, AIDS virüsünün (HIV) havada 3-7 gün yaşayabildiği bildirilmiştir. Yapılan bir karşılaştırmalı çalışmada ise, evsel atıkları toplayan kişilerin diğer toplum kesimlerine oranla 6 kat daha fazla enfeksiyonlara maruz kalma riski taşıdığı ortaya çıkmıştır. Atıkların yakılarak imha edilmesi sırasında da, havaya zehirli kirleticiler yayılabilmektedir.

Yukarıda özetle verilen bilgiler, hem atıklarla temas eden personel ve hem de atık tesisleri için biyolojik risklere ve diğer tehlikelere karşı özel önlemlerin alınmasının zorunlu olduğunu hatırlatmaktadır. Bu önlemler, ilgili ulusal mevzuatta detaylı olarak yer almıştır ve ilgililer tarafından mutlaka ve titizlikle dikkate alınmalıdır.

Biyolojik Ajan

Temelinde;

  • Paranın Kontrolü,
  • Dini ve alışılmış alışkanlıkların korku yoluyla değiştirilmesi.
  • Göçleri hızlandırarak ülkelerin demografik yapısının değiştirilmesi,
  • Tarım ve su havzalarını kontrol ederek ülkelerin gıda güvenliğini ele geçirmek vardır.

Biyolojik Ajanların Silah Olarak Kullanılması

  • Kitle imha silahı olarak, küresel boyutta caydırıcılığının olması,

                        ÖZELLİK                              NÜKLEER SİLAH                              KİMYASAL SİLAH                              BİYOLOJİK SİLAH

                        Ağırlık                                  1 Megaton                                         15 Ton                                                 10 Ton

                        Etki Alanı                             300 km                                               60 km                                                  100.000 km 

                        Tahribat                               %90 ölüm                                          %50 ölüm                                             %50 ölüm, %50 hasar

                        Maliyet                                 km/800 $                                          km/600 $                                             km/12 $

  • Biyolojik silahlar sadece canlı varlıklarda hastalık ve ölüm meydana getirmektedir.
  • Biyolojik silahı kullananın açığa çıkmaması, nereden, ne şekilde kullanıldığının tespitinin son derece güç olmasından dolayı avantaj sağlaması,
  • Biyolojik ajanların silah olarak kullanılması; alt yapıya zarar vermeden önemli tesislerin kapatılmasına, ulus devletlere güvenin kaybolmasına neden olur.
  • Gelişmiş teknolojileri kullanarak hastalıkları, mevcut tedavilere karşı daha dirençli, öldürücü ve bulaşıcı hale getirmek mümkündür.

Stratejik Olarak Atılması Gereken Adımlar

Ülkemizin bugün savunma sanayiinde geldiği nokta ve tecrübeler dikkate alınarak; özellikle tarım ve sağlıkta önemli kararların alınması ve uygulanması önem kazanmıştır. Bu kapsamda;

  • Biyolojik ajan ve uzay hukuku üzerinde durulması,
  • Frekanslar, insan davranışlarını etkileyen izole proteinlerin üretilmesi ve geliştirilmesine önem verilmesi,
  • Tarımda çeşit geliştirmeden fidan üretimine kadar istihdamların oluşmasına dışarıdan hastalık ve zararlıların girmesi engellendiğinde zirai ve beşeri ilaçlara ihtiyaç oluşmayacaktır.
  • Akdeniz üniversitesi Tohumculuk ve Tarımsal Biyoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATOM) doku kültürü yöntemleri ile üretilen meyve, asma fidanı, üretim materyali ve çilek fidesi üretimi, sertifikasyonu ile pazarlama tebliğine göre yetkilendirilmiş değildir. Aynı zamanda uluslararası bir akriditasyonu bulunmamaktadır. Öncelikle bu yapı uluslararası normlara ulaştırılmalıdır. 

2020’den sonra tarım ve sağlık politikaları başka bir boyuta evrilmiştir. Buzullar bölgesinde yapılan ve yapılmakta olan bakteriyel çalışmalar yakın gelecekte biyolojik ajan/silah geliştirme programları gelişerek devam edecektir. Küreselleşme ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak savunma mekanizmamızı gözden geçirmeliyiz.

Projelerimiz

  • Doku kültürü yöntemi ile tek ağaç fındık fidanı üretimi.
  • Yapay zeka yöntemi ile tohumların ayrıştırılması çalışmaları.
  • Yapay zeka yöntemi ile bitki ve insanların davranış şekillerinin belirlenmesi çalışmaları.

Sonuç

Tüm bu verilen örneklerden anlaşıldığı gibi, biyogüvenlik riskleri, pek çok alanda karşımıza çıkmaktadır. Biyolojik etkenler sadece bizzat bu maddelerle çalışanlar için değil, çevre ve toplum için de büyük riskler oluşturabilmektedir. Bu nedenle; biyogüvenlik gerekliliklerinin ilgili mevzuat ve kılavuzlar temel alınarak, tüm çalışma alanlarında dikkate alınması ve sorumlulukla yerine getirilmesi zorunludur.

Kaynakça: http://www.cleanroomnews.org/biyoguvenlik-hangi-alanlarda-onemlid